Hz. Mevlana'nın Mesnevisi'nin ilk 18 beyti ney ile ilgilidir. Hz. Pir'in Mesnevisi'nin
ilk on sekiz beyti Mesnevinin anahtarı gibidir. Eflaki Dede'nin ifadesine göre (Eflakis.739) Mevlana bu 18 beyti kendisi yazmış ve diğer beyitleri ise müridi ve can dostu Hüsamettin Çelebi'ye dikte ettirmiştir. Bu yüzden 18 beyit ve 18 sayısı Mevleviler arasında kutsal sayılmıştır.
MESNEVÎ’NİN İLK 18 BEYTİ
Bişnev in ney çün şikâyet mî küned,
Ez cüdâyîhâ hikâyet mî küned.
Kez neyistân tâ merâ bübrîdeend,
Ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend.
Sîne hâhem şerha şerha ez firâk,
Tâ bigûyem şerh-i derd-i iştiyâk.
Herkesî kû dûr mand ez asl-ı hiş,
Bâz cûyed rûzgâr-ı vasl-ı hîş.
Men beher cem’iyyetî nâlân şüdem,
Cüft-i bedhâlân ü hoşhâlân şüdem.
Herkesî ez zann-i hod şüd yâr-i men,
Vez derûn-i men necüst esrâr-i men.
Sırr-ı men ez nâle-î men dûr nist,
Lîk çeşm ü gûşrâ an nûr nist.
Ten zi cân ü cân zi ten mestûr nist,
Lîk kes râ dîd-i cân destûr nist.
Âteşest în bang-i nây ü nîst bâd.
Herki înâteş nedâred nîst bâd.
Âteş-i ışkest ke’nder ney fütâd,
Cûşiş-i ışkest ke’nder mey fütâd
Ney harîf-i herki ez yârî bürîd,
Perdehâyeş perdehây-i mâ dirîd.
Hem çü ney zehrî vü tiryakî ki dîd,
Hem çü ney demsâz ü müştâkî ki dîd
Ney hadîs-i râh-i pür hûn mîküned,
Kıssahây-i ışk-ı mecnûn mîküned.
Mahrem-î in hûş cüz bîhûş nist,
Mer zebanrâ müşterî cüz gûş nîst.
Der gam-î mâ rûzhâ bîgâh şüd,
Rûzhâ bâ sûzhâ hemrâh şüd
Rûzhû ger reft gû rev bâk nîst,
Tû biman ey anki çün tü pâk nîst.
Herki cüz mâhî zi âbeş sîr şüd,
Herki bîrûzîst rûzeş dîr şüd.
Der neyâbed hâl-i puhte hîç hâm,
Pes sühan kûtâh bâyed vesselâm.
Mesnevi'nin ilk on sekiz beytinin ilk beyti doğru şekli ile şöyledir:
Bişnu in ney çun şikayet mi kunad
Ez cudayiha hikayet mi kunad
Doğru Tercümesi: Dinle bu neyden, şikayet etmede, ayrılıkları dile getirmekte.
Mesnevi'nin asıl nüshasında birinci beyitde "şikayet mi kunad" ve "hikayet mi kunad" şeklinde olduğu halde daha sonraki nüshalarda bu yer değiştirmiştir. Halbuki burada "hikayet mi kunad" 'in anlamı hikaye ediyor değil, uzun uzun anlatıyor olmalıdır. "Şikayet mi kunad"'in anlamı ise aslından (Allah'tan) ayrıldığı için şikayet etmektedir olmalıdır.
Gelelim Mesnevi'nin ilk 18 beytinin düz ve mecazi anlamlarına:
1- "Dinle bu neyden ki şikayet ediyor, ayrılıklardan bahsediyor".
Bu beyitde ney istiare olarak kullanılmıştır ve Allah'ın nefesini içinde hissetmeye başlayan ve O'nun (Allah) ayrılığından dolayı acı çeken insan kastedilmektedir.
Mevlana'nın neyi seçmesi tesadüfi değildir. Ku'ran'da Tanrı Hz. Adem'i ilk yarattığında ona kendi nefesinden üflediğinden Mevlana neyi seçmiştir.
2- "Beni kamışlıktan kopardıklarından bu yana, kadın ve erkek (herkes) sesimden dolayı ağlamaktadır".
Bu beyitde 'Ney' kavramına bağlıdır. Ney asıl yerinden (kamışlık) ve ilahi nur ile susuzluğu giderilen mana aleminden koparıldıktan sonra, artık gerçek huzuru bulamıyor. Yani, ruh (Tanrı nefesi) Allah'a ve maddi beden ise maddeye (dünyalık şeylere) meyil gösterdiğinden beden ile ruh arasında bir çekişme vardır.
3- "Benim gibi delik deşik olmuş bir sine gerek; ki ayrılığın arzusunu ve acısını ona anlatabileyim".
Allah aşkı ile tutuşmamış bir insanın gönlü ayrılık ızdırabından ne anlar? Bu ızdırabı anlayan kişinin önce ney misali içinin maddeden sıyrılmışcasına boş ve daha sonra da göğsünün delik deşik olması gerekir. Bu hali yaşamayan ve bilmeyen kişi, manevi aşkı da anlayamaz.
4- "Kim ki aslından uzak düşerse, ona tekrar ulaşmak için fırsat arar".
Evrende herşey aslına yönelir. İnsanın ruhu da aynı şekilde aslı olan Allah'a yönelir ve bunun için daima fırsat arar.
5- "Ben her türlü toplumda ağlar oldum; iyi halli ve kötü hallilerin dostu oldum".
Ney hem iyi hallilerin ve hemde dünyalıkların dostudur. Allah aşkıyla yanan aşıklara feyz verir ve aşkı bilmeyenlere de hitap ederek onların dertlerine de ortak olur.
6- "Herkes kendi anlayışına göre dostum oldu; içimdeki sırları hiç aramaz oldu".
Herkes ney'in zahiri şekline bakarak karar verdi, fakat onun ağlama ve inleme nedeninin gerçek sırrını anlamak istemedi.
7- "Sırrım feryadımdan ayrı değildir; fakat ne kulakta ve ne gözde o nur mevcut değildir".
İnsanın ruhu kendisinden uzak değildir, ama bunu görecek manevi göz ve his gerekir. Yani, Ney'in (Allah aşığının) ayrılık feryadını duymak ve görmek için manevi kulak ve göz gereklidir.
8- "Ruh bedenden ve beden ise ruhdan ayrı değildir; fakat çoğu bunu görecek niteliklere sahip değildir".
Beden ve Ruh arasında sürekli bir bağlantılı vardır ve yaradılış gereği iç içedir. Fakat çoğu insanda bu manevi dengeyi anlayabilecek kapasite yoktur.
9- "Neyin bu sesi aslında ateştir, hava değil; bu ateşe sahip olmayan yok olsa da kaygı yoktur".
Sıradan insan (beşer) için neye üflenen nefes havadan ibarettir. Fakat Allah aşığına göre bu nefes değil, içini yakan aşk ateşidir. Böyle bir ateşe sahip olmayan insan ise yok olsa da, keşke o ilahi hakikate erişsebilse.
10- "Neye düşen aşkın ateşidir, nefes değil; şaraptaki coşkunluk da aşktan başka bir şey değil".
Şarabın oluşmasındaki kimyasal olaylar gibi, manevi sarhoşluktan dolayı da insan aşk ile coşar ve gerçek aşktan dolayı yanar ve olgunlaşır.
11- "Ney dostundan uzak kalmış kimsenin yoldaşıdır; Onun perdeleri bizim de perdelerimizi yırtmıştır".
Ney çalındığı zaman, onun sesini gizlemek mümkün değildir. Aynı şekilde, Allah'a aşık olan kimse için de duyguları ve sırları gizlemek mümkün değildir.
12- "Ney gibi hem zehir hem de panzehir az bulunur; Ney gibi sırdaş ve özlem duyulan bir dost az bulunur".
Ney manevi aşktan mahrum olanlara zehir etkisi yapar ve bu kişileri dünya esaretlerinden kurtarmak ve manevi alemlere yönelmeleri için ise bir panzehir olur. Aşık olanlar için ise ney hem sırdaş ve hem de özlem duyulan bir dostdur.
13- "Ney kanlı yollardan bahseder; Leyla ve Mecnun'un hikayesini hatırlatır".
Aşk yolunda gidenler için zor yollar vardır ve kolay değildir. Zira benliği terk ederek ilahi aşka girmek için birçok maddi şeyden arınmak gereklidir. Benliği aşmak, Mecnun ve Leyla aşkı misali zorluklardan geçmek gerekir.
14- "Bu sırların sırdaşı ancak kendinden geçmiş kişidir; dile gereken ise, onu anlayacak kulak sahibi bir kişidir".
Mana alemlerine girmek ve bu alamlerdeki sırları anlamak ancak gerçek aşk ile mümkündür. Manevi alemleri anlamak ise yine manevi bilgilere (ilm-i ledun) ulaşmakla olur.
15- "Gam ve hüzün içinde geçip gidiyor günler; gamlarla yoldaş olup akıyor günler".
16- "Günler geçip gidiyorsa kaygılanma, de ki "gitsin"; Ey tertemiz Dostum, Sen kal, zira Sen bana yetersin".
Allah'a aşık olan insan için ömrün tükenmesi ve zamanın geçip gitmesi kaygı verici değildir. Yeter ki Allah sevgisi gönlünü terk etmiş olmasın. İnsanın gerçek dostu Allah'tır ve Yunus Emre'nin : "Bana Seni gerek Seni" dediği gibi, Allah her daim herkesin gerçek dostudur. İlahi aşkın yüceliğine eren kişi, tüm kaygılardan arınmıştır ve birtek Allah'a yönelmiştir.
17- "Balıktan başka her şey suya doyar; rızıksız olanın günü geçmez uzar gider".
Allah aşığı denizdeki balık gibidir, her daim yeni arayışlarda bulunur ve yeni alemleri keşfeder. Bu yaradılışın sırrını farkedemeyen kişi için ise bu dünyada zaman zor geçer ve gerçek manevi alemlerin rızkı o insanlara verilmez, rızık bulabilme kaygısı ve endişesi o insanları yorar ve usandırır.
18- "Ham olan kimse, olgun olanın halinden anlamaz; öyle ise sözü kısa kesmek gerek vesselam".
Neyin dile getirdiği manevi duyguları ancak belli mertebelerden geçmiş olan Allah aşıkları anlayabilirler. Mevlana'nın Mesnevisi'ndeki sözleri anlayabilmek için yine aşk ile yanan, Allah'a gönül bağlamış olgun kişi gerekir.
Ham olan dünyalık insanların bu ilahi aşkı anlaması ve takdir etmesi mümkün olmadığından dolayı ona selam vererek sözü uzatmamak gerekir.
Kaynak: Prof.Dr.Erkan TURKMEN, "Mevlana Mesnevisi'nin Evrenselliği" adlı kitabı, NKM Yayınları:44, Nisan 2007
Minyatürler : Ahmet Yıldız - www.sanatatolyesi.net